Tepetaklak bir hal..… Daha önce yazmıştım içimizdeki çocuk, yetişkin ve ebeveyne dair... (link: içimizdeki egolar mı dersin... ) Ne kadar zor, o neşeli,hayat dolu, heyecanlı çocuğu kırmamak, hırpalamamak. Çok zor sırtını sıvazlamak, ya da sadece sessizce sarılmak.
Sevgi almayan bir çocuk olmadığımı düşünürüm. Bu konuyu çok düşündüm, az konuştum. Sevgi benim için neden bu kadar önemli diye, neden bu kadar çok arıyorum, sorguluyorum, düşünüyorum diye, bazen soruyordum kendime ve kızıyordum da, sanıyordum ki görmemiş gibi bilmiyormuş gibi arıyorum… Öyle değilmiş, insan gördüğünü bildiğini ararmış. O kadar yakınmışım ki sevgiye, sevgi arayışım eksiklikten değil sevgiyi tanımamdanmış… Bana çok ilginç ama çok da hoş gelmişti... Gücüne güç katan bir bilgi…
Kendi
tecrübemden yola çıkarak asla da bilimsel olmayarak bir notum daha var. Bugün
yine öğrendim ki kafan bir konuda karmakarışıksa, doğru gibi ama yanlış da… İyi
hissettiriyor ama iyi hissettirmiyorsa da…İçindeki ebeveyn, çocuk ve yetişkinin
çatışması var. Baskıcı ebeveyn olmayıp çocuğa sarılıp, sonra becerebilirsen
yetişkin ol ama bil ki bu çok zor.
Ben
zoru başarmayı hedefledim, o çocuk sevilecek, heyecan kaybedilmeyecek, ebeveyn
ve çocuk sarılıp yetişkinin kararlarıyla mutlu, huzurlu, başarılı ilerlenecek…
Ve
bu sadece BENCE bir özet…Sadece BENCE... Umarım doğru anlamışımdır:))
‘’vakaya
bakıldığında duyguların hâkim olduğu küçük bir çocuk, kendini haklı/üstün gören
yargılayıcı doğrucu ebeveyn ve bir de yetişkin mantıklı sorumlu bir iş insanı,
yaşamdaki biri… ‘
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder