Bumerang - Yazarkafe

16 Ekim 2017 Pazartesi

Beni Türk doktorlarına emanet edin

İkinci gelişim biraz kötü başladı... Sonbaharın tadını çıkarmak şöyle dursun evden çıkamadım, Alya Eda izin verse yataktan çıkmazdım... Çarşamba akşam geldik, gece ellerimi şiş hissederek kalktım, yüzüğümü sabunla çıkardım ama çok da önemsemedim.  Sabah tüm vücudum kırmızı idi, ve 2 gün böyle devam etti. Doktor son çaredir bende (ki bi de Rusya'dayım...) Geçmeyip de akşamları çoğalınca, kaşıntıdan uyuyamayınca tıpış tıpış burda bir kliniğe geldik. Aslında ben internetten kendi teşhisimi koymuştum ütiker/ kurdeşen olarak ve emindim ama teşhis yetmiyor, tedavi de lazım:) Rusça için eşimin işyerinden bir arkadaşı bize eşlik etti. 13.30 olan randevu da bizi 14 te alabileceklerini ilettiler, bir önceki kişi geç gelmiş. 14.30 da zor girdik. Doktor bir geldi, bir gitti, kafası karışıktı sanki... Uzun boylu sarışın bir erkek doktor (Sonradan öğrendim ki sovyetler zamanında kadın doktorlar ağırlıktaymış). Odada masa, hemen yanında (önünde değil bakın) bir sandalye, önünde hastanın uzanacağı yatak... Nerde bizdeki özel hastanelerdeki perdeler, arka odalar vs... Bizi odaya aldı, havalandırmak için de camı açtı, donuyoruz ama oda da doktor değil diş doktoru odası kokusu var, anlayamadık, kendi aramızda eğlendiğimiz doğrudur :) Ben son gün ve gündüz iyileştiğim için elimdeki fotoğrafları gösterebildim, alerjidir, yediklerine dikkat et, son zamanlarda ne yedin dedi, daha doğrusu demiş. Doktor sürekli konuşuyor, genelde yanımızdaki arkadaş cevap veriyor, bazen eşim müdahale ediyor. Bayağı kenarda hiç bir şey anlamayan haylaz çocuk gibiydim, Alya'yla bakıştık bir ara güldük, bir şey anlamıyorduk... Girişte muayene olmadan önce ödeme yapmıştık, doktor dedi ki reçete yazacağım para alayım!!!! Ne parasıdır, yok daha neler, ne o kadar çok mu sorularımız arasında vazgeçti!!! Reçete ise A4 kağıda yazdığı bir yazı. Sonra beraber kliniğin eczanesine gittik, ilacımıza da paramızı bayıldıktan sonra çıktık... Ben anlamadım ki özel klinik buysa, devlet hastaneleri nasıldır kimbilir..Sorma dedi bilenler... Rusya'da hizmet sektörü henüz 'müşteri odaklı' seviyesine gelmemiş. Hiç öyle bir çaba yok, kişilerin çaba göstermesi için de çalışana verilen kayda değer maaşlar yokmuş malesef...
Hastane deneyimim yok, olmasından da korkuyordum. Umarım başka ihtiyacım olmaz. Çevremdekilerden genel sektörü araştırmak istedim, sektör yokmuş:) Maaşlar çok düşük olduğu için rüşvet hala ön planda, yardımcı olan yok, hemşirelerin doktora yardımcı olması gibi uygulama yok, sterilazyon sorgulanır, sıra beklememek, ilgi imkansız bir beklenti gibi...Rus tanıdıklarım mümkünse sadece mecburi çocuk aşılarında gidiyoruz dediler. Tabi mutlaka çok zenginlerin gittiği özel hastaneler vardır ama biz de o seviyeyi göremiyoruz. 
2016 da Bloomberg'in yaptığı bir araştırmaya göre Rusya’da sağlık harcamalarının GSYH’deki payı yüzde 7,1, ortalama yaşam süresi ise 70,4 sene. Türkiye’de bu rakamlar yüzde 5,4 ve 75,1 sene. ABD’de ise ortalama yaşam süresi 79 sene ve GSYH’nin yüzde 17,1’i sağlık harcamalarına ayrılıyor. Araştırmamın yapıldığı 55 ülke arasında Rusya son sırada iken, Türkiye 25. sırada yer alıyor. Araştırma kaynağı: 

https://www.bloomberg.com/news/articles/2016-09-29/u-s-health-care-system-ranks-as-one-of-the-least-efficient

Sonuç: Beni Türk doktorlarına emanet edin ya da yok yok Sağlık olsun Sağlık olsun Sağlık olsun

2 Ekim 2017 Pazartesi

3yaş...İyikiler, keşkeler ,yetmeyen sözcükler

Ne yazsam yetersiz hislerimi anlatmam için... Delilik annelik... Bir çeşit hasta ruh hali... Normal bir sevgi değil çünkü bu... Seni sevmekle de bitmiyor ki annelik, her çocuğu sev, her hayvanı sev, şefkatte, düşünmekte sınır yok, nasıl zor, nasıl güzel... Ne kadar şükretsem az, ne kadar sevinsem az... 3 yıl bitmiş ve bebeklik fotoğraflarına bakar olmuşum inanmak ne güç... Her akşam kokuna şükrediyorum, benim bebeğimsin hala... Geçmiyormuş ya onu küçük görme duygusu, nasıl yaşanır bilmiyorum. Ben de annemin bebeği sayılırım yani, ne zorsun annelik, ne zorsun, ne güzelsin. En büyük iyi ki...
3 yaşında bebeğimsin, koklamaya doyamadığım. Her şeyine özendiğim, birebir her saniye ilgilendiğim...
3 yaşında kendi dünyası olan bir çocuksun. Bireyselleşmeni desteklerken doyamadığım...  Uzaklaşmandan korkarken uzaklaştırmam gerekenim...
3 yaşında ergensin, 3 yaşında genç kızsın. Hayal dünyan, isteklerin, sevdiklerin, sevmediklerin var. Kızgınlıkların, şimdiden triplerin var... Ne güzel beraber büyümek, beraber yaşalmak, sen büyürken yaşlanmak...
Ne çok sevinç, ne çok korku...İyikiler, keşkeler, yetmeyen sözcükler...