41 yaşıma bir kutlama, bir aydınlanma, bir söylenme ya da
her neyse 2 cümle karalamak istedim…
Geçen yıllarda daha bir ışıltılı (!) olan hayatım, bu sene beni bir zorladı, yalan söylemeyeyim… Senelerdir uğraştığım zorluklardan kurtulmuşken yeni bambaşka sınanmalar geldi. Biraz zorlandım, biraz zorlanıyorum ama yıkılmadım ayaktayım ve bu kadarla başederim, buna şükür…
Bir yazı gördüm geçenler de: Kendine yaslanmak diye bir yer var. Taşı da ben, tuğlası da… Burda kendine yaslanmakla kendine yüklenmek arasında bir yerdeyim… Bildiğim şey bu…
Kendime yaptığım haksızlıklara baktım… Her şeyde kendini suçlama, net bir yetersizlik hissi… Her şeyi başarısızlık görme. Oysa, biliyorum ki birinin araması da aramaması da benle ilgili olmayabilir. Birinin sevmesi-sevmemesi benle ilgili olmak zorunda değil. Onu mutsuz ediyorum, bunu yapamıyorum, onu aramadım, bunu alamadım, hiçbir şeye yetişemiyorum, vb bir silsilede yaşıyorum…Emek verdiğim herşey elimde parçalanmış… Asla o zamanki şartlarda elimden gelenin en iyisini yaptığımı kabul etmiyorum. Emeklerimi hep çöp gibi değerlendiriyorum. Şimdi bu sene buna bir son vermeyi öğrenmekle başlamayı deniyorum…
Bir bu kadar daha yaşar mıyım, belli değil. Doyar mıyım yaşamaya, sanmam. Tadını çıkarıp, kendime, sevdiğim şeylere, sevdiklerime öncelik vermek zorundayım. Zaten bunu çoktan öğrenmiş olmam gereken bir yaşımdayım…
41 kere maşallahlık hayat diyerek…